26 Şubat 2014 Çarşamba

"Sevgilim n'olur öl !"

Kar'alayan Unknown 14 Değerli Düşünce


"Hani hatırlıyor musun beraber gölün kenarında oturmuştuk. Gece karanlığı gözlerimizin önüne perde çekerken bakışlarımız direniyordu. Ben pes etmem ya bilirsin bir kere bakınca sen çekene kadar dayanırım, yine öyle olmuştu." 

"Evet."

"Güzeldi... Sonra bir ses geldi. Göl kenarındaki mekanların birinde nikah vardı. Önce gelin evet dedi yüksek sesle, alkışlar kesilmeden damadın "evet"i duyuldu. Şahitlerin "evet"i de şahlandırdı alkışları ve evlendiler... Havai fişekler karanlığa başkaldırırken senin bakışların da içimi eritiyordu."

"Hı hıı."

"El ele gezerken su sesiyle bizim gülüşlerimiz karışıyor, adımlarımız birbirine uyum sağlıyordu. Ben seni düşürmeye çalışıyordum ama sen her seferinde anlayıp tuzağıma düşmüyordun."

"Evet."

"Gün batımını da beraber izlemiştik. Şehrin gürültüsü yavaş yavaş kesilip ortalık tenhalaşırken biz de yorulmuştuk. Ben senin omzuna başımı koydum, üzerinde oturduğumuz duvarda ayaklarımı sallayıp uzaklardan gelen müzik sesleriyle ritm tutuyordum. Ellerim avuçlarının arasında korunmaya muhtaç bir yavru kuş gibiydi. Sanki sen o kuşun tüylerini okşar gibi okşuyordun ellerimi. Kaçamak bakışların, tatlı öpüşlerinle o anın ölümsüzleşmesini istemiştim."

"Aşkım"

"Söyle bitanem. Söyle en özel anları bana yaşatan güzel gözlü yakışıklı. Sen söyle ben tüm ömrüm boyunca seni dinlerim. Söyle her şeyimm.."

"Hatırlamadım."

"?!!'?^????!?!?!!"


23 Şubat 2014 Pazar

Kanın Deli Gibi Aktığı Bir Aşk Hikayesi

Kar'alayan Unknown 15 Değerli Düşünce


Erdem ben. Bir zamanlar, kanı deli akan bir ergenim. Kendime liseli-delikanlı-genç yada kızların kolayca kanına giren yakışıklı demeyi tercih ediyorum ama genelde çevrem libidosu tavan yapan ergen hitabını kullanıyorlar. 

Lise, ahh yaşamımın anlam kazandığı mekan. Ders, hoca, sınav falan bahane. Onlar sadece benim için engelli koşudaki engeller. Asıl amaç çevre yapmak ve bilimum zararlı alışkanlıkları edinmek. Sigara, serserilik ve yaramazlık dışında kızlara çok takılırım. 17-18 yaşındaki erkeklerin hayat yakıtı kızlardır. Onlara hoş görünmek ve onları etkilemek için yaşarız. Adımlarımızı kızların bakışları yönlendirir. 

Sen de şeytan tüyü var derler bana. Bir kez konuşunca hemen etkilerim insanları. boylu poslu kaslı omuzlu değilim ama dilimdeki kıvraklık kızları çekmeme yeter. Çoğu zaman birden çok sevgilimle aynı yaşam dilimini paylaştım. Çok kez yakalanma tehlikesi atlattım ama hiç fire vermeden hepsini de başarı ile sonlandırdım. İlişkiyi bitirme nedenlerim çoğunlukla kızların dırdırcı olması. Bir de benim bu kendime has havama aşık olanlar var ama sonra da havalı olmamı beğenmeyip havamı almaya çalışanlar var. Şu yaşıma kadar kaç sevgilim oldu bilmiyorum. 100-150 kesin var gerisini sayamadım.

Bir gün yine okuldayım. Alt dönemden bir güzellik geçti yanımdan. Afet, kız tam bir afet. Saçlar, gözler, salına salına yürüyüşü beni benden alan cinsten. Aklımı yitirdim. Beynime kazındı 5 saniyelik yanımdan geçişi. Karar verdim elde etmeye. Başladım takibe. Kızın sevgilisi yokmuş kendini genelde derslerine veren ve üç dört kişilik bir kız arkadaş grubuyla takılan kendi halinde bir kız. Erkeklerle pek muhabbeti olmazmış. İşime geldi böyle olması. hem onu istiyordum ama o anda da yeteri kadar sevgilim vardı. Neyse dedim kendi kendime zaten erkeklerle muhabbeti yokmuş tehlike yok. Elimdekileri bitirince onu yaparım kendime. Okulda yine de göz hapsinde tutuyordum ki onu sadece izlemek bile kat be kat sevap. Başkalarında olmayan bir tat var ona bakmakta bile. Bir saflık, duruluk içimi huzura erdiriyor.

Bir aydan fazla oldu kız hala benim onu kestiğimin farkına varmadı. Sonra bir gün bana mesaj geldi. Kardeşim kadar yakın bir dostumdan. Bir kız buna mesaj atıp sevdiğini söylemiş. Benim arkadaşında tam o sene babasının tayini çıktı başka şehre gittiler. bu da inanmamış kızın gerçek olduğuna, biri onu işletiyor sanmış, bana mesaj atmış ki git bir bak ki kız gerçek mi? Olur dedim kardeşim başımla beraber. Gittim kızın sınıfına sordum birilerine şu isimde biri varmış nerede diye. Camın önünde duran kızı gösterdiler. Sırtı bana dönük dışarıyı izliyordu. Yanına gittim seslendim" Afedersin bakar mısın acaba?"  "Efendim" diyerek döndü kız. O an dünya başıma yıkıldı. Benim gönlümü kaptırdığım kız karşımda duruyordu. Onu hiç bu kadar yakından görmemiştim. Gözleri o kadar berrak bakıyordu ki konuşamadım. Titredim. Ben ki yılların çapkını bir kız karşısında şekilden şekle girdim. Dayanamadım hemen koşup uzaklaştım. Hiç böyle olmamıştım bu zamana kadar. aldım elime telefonu mesaj attım kardeşime " Hayırlı olsun kardeşim yengemiz tam senlik, bir içim su..."

O gün hayatımda dönüm noktası oldu. Ona yenge demeyi hayal bile etmemiştim. Seneler geçti lise biteli. O bana sevgilisinin kardeşi gözüyle baktı ben ona iki farklı gözle. Yanındayken yengem, uzaktayken de imkansızım. Şimdi onlar ayrıldı kız benimle hala görüşüyor onu hala çok sevmeme rağmen uzanamıyorum. Çok değiştim ben, çok can yaktım zamanında şimdi bedel ödüyorum O'nsuzlukla. 

Evlendim bu arada, iki de çocuğum var ellerinizden öperler.Biri kız biri erkek. Erkeğinki babamın adı diğeri ise ben de saklı...


15 Şubat 2014 Cumartesi

ÇEKİLİŞİMİN KAZANANI !

Kar'alayan Unknown 3 Değerli Düşünce

Merhabalar sevgili katılımcılar bu yazı sizin için. Öncelikle güzel bir cumartesi sabahından (aslında öğlen olmuş ama ben yeni uyandığım için bana sabah) Ankara'dan sevgiler... 

Kazananı açıklamadan önce hani televizyonda olur ya heyecanı artırmak için duygularımızı anlatalım derler. Ben de önce bu çekilişi keyifle yapmamda emeği geçenlere teşekkür edip duygularımı belirtmek istiyorum :)

14 Şubat ve blogumun doğum gününü kesiştirip; kendim okurken çok keyif aldığım iki kitabı paylaşmak ve daha çok kişi için başucu kitabı yapmak istedim. Sağolsun deeptone başta olmak üzere çekilişi duyurdunuz ve daha çok kişinin katılmasına vesile oldunuz bunun için teşekkür ediyorum. Kazanan kişi için kutudan kitap harici birşeyler de çıkabilir demiştim bunun kazananın varsa blogunu inceleyerek ona özel olmasını kararlaştırmıştım ve gerçekten de blogu olan birisi kazandı. Ucuz roman blogunun sahibi..

SEVGİLİ K.PRENS :)


K.prens kitaplarınla çok güzel tesadüfler yaşamanı dilerim. Benimle iletişime geç lütfen :) Ve senden özel bir istek benim için, kitapları eline alır almaz bir sayfa aç öylesine ve çıkan başlığı mailden bana gönder olur mu? Yoksa çatlarım :))

E hadi ben gideyim o zaman mutlulukla kalın :)


Çekiliş Bittiiiii !

Kar'alayan Unknown 0 Değerli Düşünce
Efendiiiim hayırlı geceler herkese,  blogumun doğum günü vasıtasıyla düzenlediğim çekiliş sonlanmıştır. Yarın kazananı açıklayacağım eğer bir aksilik olmazsa. Sevgiyle kalın.. !

12 Şubat 2014 Çarşamba

Kar'alayan Unknown 1 Değerli Düşünce
Ne desem ki kabus günler geri mi döndü yoksa bu bir göz yanılması mı? 

Az sonra uyanacak mıyım?

 Bir sonun başlangıcındayım ve adım atacağım yer sürekli değişiyor. Yerlerin kaygan olmasından ben mi sorumluyum. Tercih yap diyorlar. Seç birini vazgeç ötekinden. 

Kolay mı alışkanlıklara son vermek? 

Normal değilim büyük baş ağrılarıma küçük umutlar deva olmuyor. Nefes alacak bir cennet lazım, ama nerede?

Yok...

4 Şubat 2014 Salı

zzZ !

Kar'alayan Unknown 9 Değerli Düşünce

Önce gece uyur,
Sonra gözler ölür...
Ve
Karanlık, sessizce yürekleri nefessiz bırakır.
Ruh çekilir şehirden
Güneş ağlar.
Sesler kaybolur dalgalar arasında..
Onların vaktidir şimdi,
Rüyalar,
Çek beni götür bu alemden.
El ver yüreğim uyansın, 
El ver...

SADE VE DERİN KİTAP YORUMU

Kar'alayan Unknown 8 Değerli Düşünce

Kitabın Adı: Sade ve Derin           Yazarın Blogu: http://sadevederin.blogspot.com.tr/

Yazarı: Deep Tone ( Deeeep, dip dip, Dipsii Vs. :) )

Selamlar efendim, bugünler de nasip oldu. Sevgili Deep Tone'un kitap yorumunu da yazma şerefine ulaştım :)

Bilmeyenler ve adını duyupta tanımayanlar için söylemek istiyorum. Deep tone adlı bloggerımızın geçtiğimiz günlerde bir kitabı çıktı. Gözü korkutmayacak bir kalınlıkta olan kitabı 8 bölümden oluşuyor. bu 8 bölümünde içinde bölüm başlığıyla uygun olan 10 adet yazısı bulunuyor. Toplamda 80 adet denemeyle karşımıza çıkıyor.

Artık samimiyetten deep tone demiyorum ben ona deeepp ve türevleri olan kelimeler kullanıyorum. Yazımın içinde de böyle geçerse şaşırmayın yani :)

Alalı bir haftayı geçti ama kişisel işlerimden dolayı okuyup buraya düşüncelerimi yazmak ancak nasip oldu. Ele alınınca bir çırpıda bitirilecek bir kitap olmuş. sıkılmadım okurken, hatta tam olaya yeni girdi sanarken bir de baktım yazı bitmiş :)

Zaten deepin yazarlığına laf edecek biri yoktur. Kendisi maşallah kalemi ağlatan cinsten bir   zat-ı muhterem bu yüzden yazarlığı hakkında yorum yapmayacağım daha çok kitapta dikkatimi çeken noktalar üzerinde duracağım. Bu kitaba dair hoşuma giden şeylerden biri hiç bir yazısını daha önce okumamış olmam sanırım. Sıkılmadan okumamda bu da bir etken oldu.

Kitapta psikolojiye dair terimler geçmesi ayrıca dikkatimi çekmesine neden oldu. Algıda seçicilik oluşup o yazıyı daha da dikkatli okudum.

Deep o kadar geniş bir yelpazede bilgiye sahip ki ne ara bu kadar çok şeyi öğrendi ve aklında tutuyor diye hayret ettim. Her diziyi biliyor ve yeri geldikçe diziden örnekler vererek dikkatli bir izleyici olduğunu da kanıtlıyor. Sadece dizi değil film, müzik türleri ve grupları, kitaplar, sergiler vs... Ayrıca yine yazılarından gördüm ki 1960-70-80-90 ve 2000 leri her ayrıntısına kadar biliyor. ( Deep yaşın hakkında büyük soru işaretleri oluştu kafamda:) ) Sanki hepsini yaşamış ve bir oda dolusu anısı var hepsi hakkında. Olaylar arasında güzel karşılaştırmalarını sevdim.

Günümüz aşklarının sanal hayattan etkilenmesine çok güzel vurgu yapmış. [Aşkı yaşamamak için elimizden geleni yaptığımızı gördüm. Sonrada nerde o eski aşklar diyoruz.] Şu satırları kitaptan cımbızla çekip aldım hayatıma kattım.
" Kavga, kıskançlık, dedikodu, kötüleme ile uğraşmaktan sevmeye zamanımız kalıyor mu acaba?"

Facebook ve twitterın popularitesine değinen yazar bloggerları da yücelten cümleler kurmuş. Sevdim bunu :) Blog yazmak üretkenlik istediği için geyik ortamı oluşmadığını ya da çok az oluştuğuna değinmiş.


Ayrıca anladım ki Deep'in renklerle bir derdi var. Mavi gökler, mavi cenaze, kızıl cennet, kırmızı elektrik, umudun pembesi, mavi yelkenler, siyah orkideler, kara hafıza, kara Tanrıça... buna örnek olur sanırım :)

Bir yazısında beynimiz işine geleni hatırlar demiş ve istersek anılarımızı değiştirebileceğimizi söylemiş. Bu fikri hemen denemeliyim :)

Kitabı okumaya değer bence. En sevdiklerim arasına koydum bile bu kitabı. Yorum yazmakla bitmez en iyisi siz alın ve okuyun. Zaten kendisi bunu kâr amacıyla yapmadığı için kitap fiyatını çok düşük tutmuş. Ben 8 TL ye aldım. Bence bu kitap için çok komik bir fiyat hemen deeple irtibata geçip fiyatı yükseltmesini isteyeceğim :))

Ve onun kaleminden bir karalamayla bitireyim yazımı...Sevgiyle kalın :)

" Günahlar geceye aittir. Uyanmak sonsuzluğa ise dağların doruklarında olabilir sadece. Dağların zirvesine çıkarsam seni düşer misin yüksekten? Yaralı kanatların taşır mı seni?"

1 Şubat 2014 Cumartesi

Seven Sevdiğini Yerden Yere Vurmazsa Sevmiş Sayılmaz :)

Kar'alayan Unknown 11 Değerli Düşünce

İnsan severmiş. Sevdiğini de isterse vezir istemezse rezil edermiş. Yerden yere vurmadıkça sevdiğini belli edemezmiş.

Ben de seviyorum seni. Seviyorum ki yerden yere çarpıyorum. Mesela bana ilgi göstermen hoşuma gidiyor demek yerine sana felaket senaryolarıyla geliyorum ki kıskan koru beni ama sen sinirleniyorsun hıh ne var ki benim feci bir kaza sonucu öldüğümü düşünmekte gayet normal yani hayat bu :)

Bak mesela öyle çok seviyorum ve özlüyorum ki ama sana bunu demek yerine sana trip atıp peşimde koşmanı istiyorum.

Mesela kötü zamanlarında yanından uzaklaşarak stresten uzak duruyorum. Bu da senin için yani ben stres olsam sonra bu stres üzerime yapışıp kalsa sonra ilerde evlensek çocuğumuz olsa stresli bir annesi mi olsun yavrucağın yazık kıyamam ben ona. Çocuğumuzun sıhhati için senin kötü zamanlarında senden kaçıp, benim kötü zamanlarımda da sana atarlanarak tüm negatif enerjiden kurtuluyorum.

Bencil miyim? Aslaaaaa. Beraber olduğumuz fotoğraflarda ben güzelsem senin güzel olup olmaman mühim değil o fotoğraf sonsuza dek koruma altında olmalı ama ben güzel değilsem kesinlikle o fotoğrafın yok edilmesi gerekiyor sen taş gibi, manken gibi olsan da mühim değil. Çünkü düşünüyorum da mesela o fotoğrafımızı senin ailenden biri görse baksa off sen taş gibisin ama ben çirkinim. Demez mi güzelim oğlumuza alacağımız kıza bak ne çirkinmiş diye. Ben sana laf söz gelmesin, sana zevksiz denmesin diye çabalıyorum.

Bu hayatta her şey senin için. Kabul ediyorum bana attığın güzel mesajlardan bazen şımarıp sana gevşeklik yapıyorum. Mesela gece 04:09 da üşenmeyip bana 

" Ruhun mu ateş yoksa o gözler mi alevden? 
Bilmem bu yanardağ ne biçim korla tutuştu. 
Pervane olan kendini gizler mi alevden? 
Sen istedin ondan bu gönül zorla tutuştu. 
Gün senden ışık alsa da bir renge bürünse, 
Ay secde edip çehrene yerlerde sürünse, 
Her şey silinip kaybolurken nazarından, 
Yalnız o mavi gözlerinin nuru görünse... 

Hançer gibi keskin ve çiçekler gibi ince, 
Çehren bana uğrunda ölüm hazzı verince, 
İçimdeki azgın devi rüzgârlara attım, 
Gözlerle günah işlemenin zevkini tattım. 
Gözler ki birer parçasıdır sende İlah'ın 
Gözler ki senin en katı zulmün ve silahın 
Vur şanlı silahınla gönül mülkü düzelsin 
Sen öldürüyorken de vururken de güzelsin." 

yazdığın mesaja sabah "günaydın :)" yazarak karşılık vermem azcık odunluk olmuş olabilir ama yaratılıştan benim hamuruma romantiklik koyulmadıysa bu benim suçum olmamalı diimii ? :)

Neyse işte Seviyorum ki bu kadar düşünceliyim :) Her şeysin 
 

KAR TANESİ Template by Ipietoon Blogger Template | Gadget Review